30 Kasım 2014 Pazar

Doğal Sarışınlar Hakkında Bilmeniz Gereken 18 İlginç Bilgi

1. Tarihteki ilk sarışın yaklaşık 11.000 yıl önce Avrupa'da belirdi.


2. Avrupa hala en fazla sarışına ev sahipliği yapıyor.


3. Avrupa'dan sonra Melanezya geliyor.

Ayrıca Melanezya insanlarının doğal sarışın olup da siyahi olan tek millet olma gibi bir özellikleri varmış.

4. Dünya genelinin yalnızca %16'sı doğal sarışın.

5. Sarı saç geni, diğer saç renklerinin aksine yalnızca saç rengini etkiliyor.

Yani göz rengi veya ten rengi buna bağımsız değişkenler olarak sıralanabilir.

6. 1970 yılında Amerika'da, "Sarışın" kelimesinin İngilizce karşılığı için "Blond" kabul edildi. Ama kadınlara hitap ederken "Blonde" kullanımı hala kabul edilebilir.

7. İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, sarışın kadınlar %7 daha fazla maaş alıyor.


8. Ayrıca daha yüksek kazançlı erkeklerle evleniyorlar.


9. Sarışın garsonlar daha yüksek bahşiş alıyorlar.

10. Sarışınlar bağış vb. gönüllü yapılan işleri yönetirlerse diğer insanlara göre %70 daha fazla rağbet görüyorlar.

11. Sahte sarı saç eklentileri diğer saç renklerine göre daha pahalıya patlıyor.



12. İnsanlar Antik Roma'dan beri saçlarını sarıya boyatıyorlar.

13. Ama sarışın olmak yalnızca güneş ışığı ve mutluluk değil.

14. Sarı saç yaşla birlikte rengini koyulaştırıyor.


Küçükken hepimizin sarışın olmasının sebebi bu olabilir.Bir de hamilelik de bu durumu etkiliyormuş.

15. Sarışın kadınlar ilerleyen yaşlarda diğerlerine kıyasla daha fazla görme sorunları yaşıyorlar.

Yani sarışınların diğerlerine kıyasla daha fazla sebzeye ihtiyaçları var.

16. Melanom ve güneş yanıkları açısından büyük tehlike altındalar.

17. Sarışınlık, saçta bulunan eumelanin pigmentinin az olmasından kaynaklanan bir şey aslında.


Küreden yukarıya doğru çıkıldıkça Norveç, Finlandiya, İzlanda gibi ülkeler çıkıyor karşımıza. Bu ülkelerin yalnızca yılın 6 ayında güneş gördüğünü düşünürsek, teorimiz bir bakıma mantıklı.
Bu sebepten dolayı da sarı saçın 14 tonu var. Eumelanin pigmenti fazlaysa saç daha koyu sarı oluyor, az ise beyaza kaçıyor. (platin sarısı) 
Ayrıca kızıl saçın da sarı saçın bir türü olduğunu söyleyen bazı kaynaklar var. (bknz: çilek sarısı)

18. Ve son olarak Avrupa içerisinde en çok sarışın İskandinavya'da bulunmakta.



KAYNAK:http://onedio.com/haber/dogal-sarisinlar-hakkinda-bilmeniz-gereken-birkac-sey-419966

















28 Kasım 2014 Cuma

En sevdiğim3 yemek çeşidi :D













En sevdiğim 3 yemek çeşidi :D



Su Böreği


Su Böreği bir börek çeşididir. Kıymalı ve Peynirli çeşitleri vardır.


Malzemeler


Hamuru için:
  • 6 adet yumurta
  • Tuz
  • 1 kahve fincanı su
  • Aldığı kadar böreklik un
  • 250 gr tereyağı ve sıvı yağ karışımı
Şok haşlama için:
  • 1 tencere tuzlu kaynar su
  • 1 tencere soğuk su
İç harcı:
  • Beyaz peynir
  • Rende kaşar
  • Maydanoz

Hazırlanışı


  1. Unun ortası açılır, yumurta, tuz ve su ile yoğrulmaya başlanır.
  2. Kulak memesinden biraz sert olacak şekilde hamur özleşene kadar yoğrulur.
  3. Avuç içi büyüklüğünde 10 bezeye ayrılır.
  4. Hamurun üzeri nemli bezle örtülüp 30 dakika dinlendirilir.
  5. Bezeler un yardımıyla 2 tanesi tepsiden büyük, diğerleri tepsi büyüklügünde açılır.
  6. Birinci yufka haşlanmadan yağlanmış tepsiye kenarları dışarı sarkacak şekilde yerleştirilir.
  7. Diğer yufkalar sıcak tuzlu suda çok az haşlanıp hemen soğuk suda şoklanır.
  8. Şoklanan hamurların fazla suyu kevgir üzerinde süzdürülür.
  9. Yufkalar buruşuk şekilde arasına erimiş tereyağı ve sıvıyağı karışımı gezdirilir.
  10. 5 yufkadan sonra iç harcı koyup aynı işleme devam edilir.
  11. Son yufka haşlanmadan tepsinin üzerine kapatılır ve tereyağı gezdirilir.
  12. Önceden ısıtılmış 200 dereceye ayarlı fırında kızarana kadar pişirilir.
  13. Ocakta pişirmek isterseniz; Ocakta ateşi kısık olarak açıp döndüre döndüre ve altını bıçakla kontrol ederek pişirin.
  14. Sonra tava kapağı ile alt üst çevirin ve böreği pişireceğiniz tepsiye yavaşca iterek aktarın ateşi tekrar yakarak böreğin altını pişirin.
  15. Piştikten 15 dk sonra dilimleyerek servis yapın.
 YAPRAK SARMA

Malzemeler:
  • 500 gr salamura asma yaprağı
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı
  • 2 su bardağı sıcak su
  • yarım limon suyunu
İç harcı için:
  • 4- adet kuru soğan
  • 1 çay bardağı zeytinyağı
  • 2 yemek kaşığı dolmalık fıstık
  • 2 su bardağı kırık pirinç
  • 1 yemek kaşığı kuru nane
  • 1 tatlı kaşığı karabiber
  • 1 tatlı kaşığı tarçın
  • 2 adet kesme şeker
  • 2 yemek kaşığı kuş üzümü
  • 1 su bardağı kıyılmış maydanoz
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • yarım su bardağı sıcak su

Yapılışı:
Zeytinyağını tencereye alın. Yemeklik doğradığınız soğanı biraz tuz ile 1 dakika kadar soteleyin. Üzerine çam fıstığını ilave ederek fıstıklar pembeleşinceye kadar karıştırarak kavurun.

Pirinçleri 1-2 su yıkayıp süzün ve pembeleşen soğanların üzerine ilave edin ve 1 dakika kadar kavurun.

Kavurduğunuz pirinçlerin üzerine iç harcı için gerekli tüm malzemeyi koyarak iyice karıştırın. Yarım su bardağı kaynamış suyu ilave ederek kısık ateşte pirinçler suyu çekene kadar pişirin ve demlemeye bırakın.
Pirinçler soğurken yaprakları yıkayın. 5 dakika sıcak su da beklettikten sonra 2-3 su yıkayın.
Yaprakların büyüklüğüne göre hazırladığınız iç harçtan koyarak sarın. Dolmayı pişireceğiniz tencerenin dibini yırtık ya da küçük asma yapraklarıyla kaplayın. Boşluk kalmayacak şekilde dolmayı dizin.

Sardığınız dolmaların üzerine porselen bir tabak kapatın. Sıcak su, zeytinyağı ve tuzu tencereye ilave ettikten sonra kısık ateşte 35-40 dakika pişirin. Soğuk servis yapın.

HAMSİLİ PİLAV



MALZEMELER

  • 500-600 gr hamsi (kılçıklarından ayıklanmış)
  • 1 su bardağı pirinç
  • 1 kuru soğan
  • Çam fıstığı
  • Kuş üzümü
  • Karabiber
  • Tuz
  • Sıvıyağ
  • Maydanoz (İstenirse, ben kullanmadım)
HAZIRLANIŞI

Hamsileri kılçıklarından ayırıp tuzlayalım. Soğanı yemeklik doğrayıp fıstıklar ile birlikte kavuralım.
Yıkadığımız pirinci ekleyip kavurmaya devam edelim en son yıkanmış pirinci ve kuş üzümünü ekleyip 2 bardak su ekleyip pişirelim. Karabiber ve tuzunu ekleyelim. Pilav dinlendikten sonra istersek maydanoz ekleyip karıştıralım.

Tek kişilik fırın kaplarını güzelce yağlayalım. Hamsilerin sırtı alta gelecek şekilde resimdeki gibi dizelim. İçine pilavı koyup hamsilerin sarkan kısımlarını üste katlayalım. Açıkta kalan yerlere de hamsi kapatalım.
Üzerinde birer parça tereyağı koyup 170 derece fırında 45 dk kadar pişirelim.
Üst kısımları kabarmaya başladıysa olmuş demektir.
Yanında yeşillikle güzel gider… Afiyet olsun…

....AFİYET OLSUN....


27 Kasım 2014 Perşembe

Sivri Sineği Tanıyalım


Sivrisinek:

Çift kanatlılar (Diptera) takımının Culicidae familyasından kan emici zararlı böceklerin ortak adı.Kan emmek için yaklaşırken vızıltılı sesleriyle kolayca tanınan, ince uzun bacaklı narin böceklerdir


Morfolojisi

Larvaları alt familyaya bağlı olarak farklıdır. Anophelinae türleri su yüzeyine paralel (yatay) durmaları ile su yüzeyine eğik olarak asılı Culicinae larvalarından kolayca ayrılır.
Pupaların baş ve göğüs kısmı tek parça hâlinde birleşmiştir; abdomenin yarısı bir yapı olarak bu birliğe bağlanmıştır. Göz çiftleri oldukça büyüktür. Diğer böceklerdeki pupların aksine, sivrisinek pupları çok hareketlidir. Abdomenin vertikal hareketleri ile hızlı, fakat düz olmayan bir hareket meydana gelir. Su yüzeyinin hemen altında bulunurlar.

Biyolojisi


Sivrisinekler tam başkalaşımlı böcekler olup 4 evreden geçerler: Suda geçen yumurta, larva, pupa evreleri ile karada geçen ve ergin evre.
Sivrisinekler doğru bilinenin aksine kışın da hangi evrede olursa olsun yaşayabilir. Yumurtadan çıkan sivrisinek yavrularının (larva ve pupa), büyüme evrelerini tamamlayabilmeleri için küçük bir su birikintisine ihtiyaç duyar. Bu, çamurlu bir yağmur suyu, bataklık, çeltik, havuz suyu ya da teneke kapta birikmiş bir su olabilir. Ancak durgun sular sivrisineklerin tercih sebebidir. Çünkü bu sular, içerdikleri fotosentez yapabilen bitki öbekleri sayesinde,oksijence zengindirler. Sivrisinek yumurtaları su bulunan her ortamda gelişebilirler, ancak bazı şartların sağlanması gerekir: Yumurtadan çıkacak olan larva, yetişkin bir sinek oluncaya kadar farklı evreler geçirecektir. Her evrede de yavru sineğin farklı ihtiyaçları olacaktır. Kuraklık ve aşırı sıcak da yumurtaların gelişimini engelleyebilir.
Bir sivrisineğin kan emmek için konukçusunu nasıl bulduğu tam olarak bilinememektedir. Kanda bulunan aminoasitlerin, eminlerin ve amonyağın karışımı cezbedicidir. En iyi cezbetme etkisinin nem ve sıcaklık olduğu bilinmektedir.

Ses

Geceleri sivrisinekler çoğu zaman görülemezler ve yalnızca tipik vızıltılarıyla kendilerini belli ederler. Henüz uyuyamamış insanları kısa süreli rahatsız eden bu vızıltılar, sivrisineklerde yaşamın devamı için önemlidir. Erkeğin kafasından çıkan 2 tane küçük ve tüylü duyargada bulunan çok sayıda duyu hücresinden meydana gelmiş Johnston organı, ses dalgalarının titreşimlerini alır ve ayırt eder. Bu tüylü duyargalar yalnızca dik durumdayken ses titreşimlerine karşı duyarlıdırlar. Johnston organı, eşeylerin bulunmasında çok önemlidir. Dişinin çıkardığı titreşimler belli bir rakamdan sonra (100-8000 titreşim/saniye) erkeklerde çiftleşme isteği yaratır. Erkeklerin sürü oluşturduğu evrelerde bu vızıltılar en üst seviyeye çıkar.

Besin

Larvaların besini algler, bir hücreliler ve detritusdur. Megarhinus larvaları kendi türlerine saldıracak kadar yırtıcıdır.Ergin dişi ve erkeklerin besini bitki ve meyve sularından aldıkları şeker ve proteinden oluşur. Dişiler, yumurta yapabilmek için kan emmek zorundadır. Laboratuvar ortamında bitkisel besinlerle uzun süre yaşatılabilirler fakat yumurta elde edilemez. Familya türlerinin hepsi kan emmez; tamamen bitkisel beslenenler de vardır.

Taşıyıcılığı

Sivrisinekler kan taşıdıkları için hastalık bulaştırma riskleri vardır. Örneğin sarı hummafil hastalığı ya da sıtma gibi parazit hastalıklarını taşıyabilirler. AIDS'e sebep olan HIV ise bu canlılarda gelişme ortamı bulamaz. Virüsler sivrisinekler tarafından taşınmaz.

Düşmanları

Pek çok doğal düşmanları vardır. Kurbağalarbalıklarkertenkeleler,bukalemunlarkuşlaryarasalar ve böcek larvaları sivrisinek ve larvalarıyla beslenirler.

Mücadele

Günümüzde sivrisineklerle mücadele için kimyasal ve fiziksel pek çok metot kullanılmaktadır. Ancak çok basit ve hızlı üremeleri nedeniyle etkin bir mücadele ile lokal temizliği mümkündür.

Sınıflandırması ve organları







26 Kasım 2014 Çarşamba

Çikolatanın İcadı



Milattan önce, büyük olasılıkla Olmeklerden oluşan bir grup, Güney Amerika'da kakao ağacı yetiştirir. 
 Theobromocacao 


Mayalar, bir hayvanın bu ağaçtan bir meyve kopardığına tanık olur. Mayalar zamanla bu çekirdekleri nasıl kullanacaklarını öğrenirler.


 M.S. 600 yılında, Mayalar çikolatalı bir içecek yaparlar. Efsaneye göre, Aztekkralı Moctezuma günde 50 fincan çikolata içiyordu. Azteklerde ve Mayalarda çikolata içmek önemli bir olay sayılırdı. Mayalarda daha çok kraliyet ailesi için uygun görülen bu içeceği sıradan insanlar çok özel durumlarda içebiliyordu. Azteklerde ise yöneticiler, rahipler, rütbeli askerler, onurlandırılmak istenen tüccarlar bu özel içeceği tadabiliyordu. İspanyol kâşifler Kristof Kolomb ve Hernán Cortés'in,16. yüzyılda Orta Amerika'ya yaptıkları gezide Aztek kralı Moctezuma bu çikolatalı içeceği kaşiflere sunar. 







Kaşifler bu içeceği vatanlarına götürüp hazırlamasını öğretirler. Bu, Mayalar ile Azteklerin öğütülmüş kakao çekirdeklerinin suyla karıştırılmasıyla elde ettikleri bir içecektir. Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen "xocoatl" adındaki bu içeceği Aztekler, içine biber ve başka baharatlar katarak soğuk olarak içiyorlardı. İspanyollar ise aynı içkiyi şekerli olarak içmeye başladılar. 80 yıl sonra, İngiltere'de içecek yapılmak üzere katı çikolata satılmaya başladı. Böylece katı çikolata satan "çikolata evleri" bütün Avrupa'ya yayıldı. 1700'lü yıllarda İngilizler bu içeceklere süt katmaya başladılar. Türkiye'nin ilk yerel üretim yapan çikolata fabrikası ise, cumhuriyetten üç yıl sonra, 1927'de Feriköy'de kuruldu. Bugüne kadar bulunan en eski çikolatanın izlerine 2600 yıllık bir çömleğin içinde rastlanmıştır.

Çikolata yapımı


Latince adı “tanrıların besini” anlamında Theobromocacao olan kakao ağacından elde edilen kakao, Batı Afrika, Batı Hint Adaları ve Güney Amerika’da üretilir. Kakao ağaçları dört yaşından sonra meyve vermeye başlar. Boyu 4-10 metre olan ağaç yılda iki kez ürün verir. Gövdeye ya da ana dallara yakın yerlerde çıkan meyve, olgunlaştığında uzunluğu 35 cm kadardır. Bir meyvenin içinde yaklaşık 2,5 cm boyunda 20-40 tohum, yani kakao çekirdeği bulunur. Etli, olgun meyvelerin içinden çıkarılan çekirdekler birkaç gün muz yaprağında mayalandırılır. Daha sonra güneşte kurutulur ve böylece çekirdekler fabrikada işlenmeye hazır hale gelmiş olur. Fabrikada temizlenen kakao çekirdekleri kavrulur ve öğütülür. Elde edilen macun görünümündeki sıvı,çikolata yapımında kullanılır. Ayrıca preslenerek kakao ve kakao yağı elde edilir.
Kavrulmuş kakao parçaları şekerle karıştırılır ve bir kapta ağır silindirlerle hamur haline getirilir. Bu hamur ince çikolata tabakalarına dönüştürülür ve ardından bu tabakalar kakao yağı katılarak yumuşatılır. Sonra dikdörtgen olukları bulunan bir makinenin içine koyulur. Oluklar içindeki silindirlerle çikolatayı yumuşak ve pütürsüz hale getirilir. Sonunda sıvıya dönüşen çikolata kalıplara dökülür ve soğutulur. Katılaşan çikolatayı çıkarmak için kalıp biraz ısıtılır.
Sütlü çikolata, inek sütünden süttozuvanilya ile başka tat ve koku vericiler eklenerek elde edilir. Değişik çikolatalar yaparken, çikolatanın yumuşak ve kolay işlenebilir olması için soya fasulyesinden elde edilen "lesitin" maddesi de eklenir.

Çeşitleri


Bitter çikolata: Bileşiminde en az %18 kakao yağı ve en az %14 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az %35 toplam kakao kuru maddesi içeren çikolatadır.


Sütlü çikolata: Bileşiminde en az %2,5 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az %25 toplam kakao kuru maddesi içeren, ayrıca en az %14 süt kuru maddesi ve en az %3,5 süt yağından oluşan, kakao yağı ve süt yağı toplam miktarı ise en az %25 olan çikolatadır.


Beyaz çikolata: Bileşiminde en az %20 kakao yağı ve en az %14 süt kuru maddesi içeren ve en az %3,5’i süt yağı olan çikolatadır.


Dolgulu çikolata: Dış kısmı toplam ürün ağırlığının en az %25’ini içeren, bitter çikolata, sütlü çikolata, bol sütlü çikolata ve beyaz çikolatalardan birinden oluşan dolgulu çikolatadır.


Pralin: Toplam ürün ağırlığının en az %25'i bitter çikolata, sütlü çikolata, bol sütlü çikolata, beyaz çikolataların kombinasyonundan, karışımından veya herhangi birinden ya da dolgulu çikolatadan oluşan bir lokma büyüklüğündeki çikolatadır.


Kaynak:Vikipedia






19 Kasım 2014 Çarşamba

ŞİFALI BİTKİLER

Semizotunun Faydaları




Semizotu boyu çok fazla uzamayan çok eski bir bitkidir.  Asıl vatanı Hindistan’dır.  Ancak Türkiye’de de oldukça fazla yetişmektedir.  Ekşimsi bir tadı vardır.  Ancak özelliklerinin yanı sıra asıl önemli olansemizotunun faydalarıdır.  Yemeği ve salatası yapılarak da  tüketilebilen semizotu lezzetinin yanında vücuda çok faydalıdır.  Çoğu yeşillik gibi içinde çeşitli vitaminler barındırır , gribal hastalıklara iyi gelir.  Balıkla kıyaslanabilecek kadar zengin bir doymamış yağ deposudur . Bu nedenle balık yemeyenler bu eksikliklerini semizotu yiyerek kapatabilirler.Kabızlık problemine çok iyi geldiği uzmanlar tarafından kanıtlanmıştır .Semiz otu vücudun susuzluğunu azaltır,  metabolizmamızın hızlı çalışmasına yardımcı olur.Migreni olan hastalar için şifadır. Bunun nedeni ise baş ağrısına iyi gelmesidir.  Kanımızı içinde barındırdığı pisliklerden temizler ve idrara çıkmamızı kolaylaştırır.  Doktorlar salata olarak ve çiğ yendiğinde semizotunun faydalarının daha fazla olduğunu söylemektedirler.  Semizotu lapası da yanıklara iyi gelmektedir.  Kökünden ucuna faydalı olan bu şifalı bitkinin uzun yıllardan beri gut hastalığına da iyi geldiği söylenmektedir.
Bu bitki pişirilmeden salata olarak tüketildiğinde vücuda daha faydalı olmaktadır.  C vitamini bakımından zengin olması da semizotunun faydaları arasındadır.  Semizotu  şeker hastalarına faydalı yiyecekler içerisinde yer alan bir sebzedir.  Çünkü şeker hastalık yüzünden vücudun dengesiz olan su miktarını artırır.  Tam bir şifa kaynağı olan semizotunun .

Unutkanlığı Önleyen Besinler




Modern yaşam standartları, yoğun iş temposu, çocuk bakımı, stres gibi çeşitli faktörler insanların zihinsel olarak yorgun olmasına sebep olmakta ve unutkanlığa yol açmaktadır. Genç yaşlarda da var olan ancak çok da fazla göze batmayan unutkanlık problemi ilerleyen yaşlarda kendini daha net bir şekilde göstermektedir ve insanları alzheimer hastalığına kadar sürükleyebilmektedir. Bilinçli insanlar bu durumun önlemini genç yaşlardayken almalı ve kontrolü elden bırakmamalıdır. Unutkanlık probleminin önüne geçmenin en iyi yolu yediğimiz besinlerdir. Gıdalardan aldığımız vitaminler beyin hücrelerimizin canlı kalmasını sağlamaktadır. Bu noktada unutkanlığı önleyen besinler tüketmeye önem vermek gerekmektedir.Kuru yaban mersini, elma, böğürtlen, ahududu, kiraz, çilek, şeftali, armut, greyfurt, muz, kivi, mango gibi şifalı bitkiler ve meyveler,  balık ve balık yağı, ceviz, kırmızı et, tahıllı gıdalar, kahve ve yeşil çay gibi içecekler, bitter çikolata, zeytinyağı unutkanlı önlemekiçin önde gelenlerdir. Faydalarını bile bilmeden günlük hayatta tükettiğimiz bu besinler aslında birer vitamin deposudur. Birçok hastalığa iyi geldikleri gibi içlerindeki vitamin ve proteinlerle unutkanlığı da önlemektedirler.
Bütün bunların yanında günde 15 dakika egzersiz de vücudumuzu ve zihnimizi formda tutmakta ve tıpkı unutkanlığı önleyen besinler gibi yaşlılık belirtilerini geciktirmektedir.
Elinizle yerine koyduğunuzu sandığınız bir eşyanızı saatlerce arayıp bulamadığınız mutlaka olmuştur. Ne kadar sinir bozucu bir durum olduğunu hepimiz biliriz. Bu durumu hayatınızın her alanında yaşadığınızı düşünecek olursak kişiye oldukça zorluk yaşatacağı kaçınılmaz bir gerçek olacaktır .  Bu nedenle sağlığımızın kıymetini bilmeli, onu korumak için özen göstermeli ve tavsiyeleri dikkate almalıyız.

Taze üzüm

Yeşil Üzüm ve Siyah Üzüm


  • Taze üzüm,  üzüm çekirdekleri çiğnenmelidir, faydalıdır, omega bakımından zengindir, kanseri önler, beyaz üzüm çok faydalı şifalı meyvelerden birisidir. kolon kanserine faydalıdır.

Trabzon Hurması

 Hurma


  • Trabzon Hurması, 12 parmak bağırsağında şikayeti olanlar, ince veya kalın bağırsak hastalığı olanlar, kabızlığı olanlar için  kullanabilecekleri oldukça yararlı ve vücuda faydalı şifalı bitkiler arasındadır trabzon hurması, bağırsaklarda biriken toksinleri yok eder.

Kiraz




  • Kiraz, ziraat 900 tür kiraz ülkemizde geliştirilmiş ve üretilmeye devam edilmektedir, faydalıdır. kiraz çekirdeği yağı kozmetik sanayide kullanılır, kiraz sapı romatizması olanlarda, idrar kaçıran, damlatan hastalarda şifalı bir bitkidir.

Hurma




  • Hurma, yararları ve faydaları bilinen özellikle ramazan aylarında hatırladığımız şifalı bitkilerdendir, doğal olmayan hurmalar fazla tüketilmemelidir.

Kivi




  • Kivi, çekirdeklerini tüketilmelidir, kivi omega 3 ve 6 vitaminlerini barındırır , kan sulandırıcı kullanan kişiler kivi çekirdeğini az çiğnemeleri veya hiç çiğnememeleri gerekmektedir.

Muz



Muz: İçeriğinde bulunan seretonin maddesi kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır. Gün içinde yemek arasında bir muz yemek mutluluk verecektir. Ayrıca bağışıklık sisteminizi de güçlendirir.


Salatalığın Bilinmeyen Faydaları




Salatalığın en bilindik faydası cilt güzelliğine olan katkısıdır. Ancak salatalığın faydaları sayısızdır. Salatalık cilt güzelliğinden öte sağlık için birebirdir. Son derece sulu bir sebze olan salatalık bitkisi, sulu yapısı sayesinde idrar yolları sorunu olanlar için faydalıdır. B vitaminleri bakımından da çok zengin olan salatalık B vitamini eksikliği olanlarda önemli geri dönüşler sağlamaktadır. Dişeti sorunu yaşayanlar ağızlarını salatalık suyu ile çalkalayabilir. Şeker hastaları da gönül rahatlığı ile bol bol salatalık yiyebilir, çünkü onlar için de salatalık çok faydalı bir sebzedir. Salatalık saçların kısa sürede uzamasına da fayda sağlamaktadır.Salatalığın bilinmeyen faydalarından biri de kadınları sevindirecek cinsten.  Geçici olarak da olsa selülitlerin görünümünü yok eder. Bu anlamda salatalığı kesip selülitlerin üstüne masaj yaparak sürebilirsiniz. Oldukça faydalı şifalı bitkiler arasında yer alan salatalık, evde hazırlanabilen yüz maskelerinde en çok tercih edilen doğal ürünlerdendir.
Salatalık ağız kokusunun giderilmesinde de faydalıdır. Ağzınıza bir salatalık dilimi alın ve bir süre bekleyin.
Salatalığın bilinmeyen faydaları sadece sağlıkla da sınırlı değil. Hıyar mucizevi içeriği sayesinde günlük hayatı da kolaylaştıracak pek çok seçenek sunuyor. Salatalığı bir temizlik malzemesi olarak kullanabilirsiniz. Temizlemek istediğiniz yüzeyi salatalık dilimi ile ovmanız yeterli.
Evinizde kötü kokuları yok etmek için ev parfümü kullanmanıza gerek yok. Kaynar suyun içine salatalık dilimlerini koyun. Bu karışımı uygun bir kabın içine dökün ve evinizin en uygun yerine yerleştirin. Bu sayede hem evinizdeki kötü kokulardan kurtulursunuz, hem de bünyenizde bulunan negatif elektriği üzerinizden atarsınız.

Karpuzun Faydaları ve Yararları




Karpuz 

Böbreklere oldukça faydalıdır. Böbrekleri temizler. Çalıştırır.
-Kanı temizler. Vücutta ki kötü maddeleri atar. Bağırsakları çalıştırır ve temizler.
-Kalp sağlığı için oldukça faydalıdır. Kalbe fayda verir ve güçlendirir. Kalbi koruyucu etkisi vardır.
-Karpuz doğal bir şekerdir.  Doğal olmayan şekerler gibi zararı bulunmaz. Zayıflamak için karpuz tüketimi önerilmektedir.İştahınız geldiği zaman bir dilim karpuz yemek iştahı kapatacaktır.
-Vücuda enerji verir. Serinletir. Yaz aylarının vazgeçilmezidir.
-Kemikleri güçlendirir. Kemik gelişimi için oldukça önemlidir.
-Kansere karşı korur. İçerisinde bulundurduğu mineral sayesinde kansere karşı etkilidir.
-Halsizlik ve yorgunluğu alır. Enerji sağlar.
Yaz aylarının bunaltan sıcağından kurtulmak istiyorsanız bir dilim karpuz yemek ile başlayabilirsiniz. Hem sıcaklıktan kurtaracak hem de sağlığınıza büyük faydalar sağlayacak bu şifalı mucizevî meyve yaz aylarında mümkün oldukça tüketilmelidir.